Sibel YALÇIN

 

 

Şehit Düştüğü Tarih: 9 Haziran 1995

 

Şehit Düştüğü Yer: İstanbul Okmeydanı

 

Doğduğu Tarih: 1977

 

Doğduğu Yer: Sivas Divriği

 

Mezar Yeri: Alibeyköy Mezarlığı, İstanbul

 

 

9 Haziran sabahı İbrahim Yalçın Silahlı Propaganda Birliği tarafından kayıpların hesabını sormak için DYP İstanbul İl Merkezi’ne yönelik eylemde birlik komutanı Sibel Yalçın, sokak sokak çatışarak diğer yoldaşlarının geri çekilebilmesi için kendini feda etti. Sokak sokak çatışırken girdiği evde, Mahirlerin geleneğini sürdürerek, ev halkının güvenliğini sağladı önce, tek başına olmasına rağmen, katliamcıların teslim ol çağrılarına “siz bizim teslim olduğumuzu nerede gördünüz!”  cevabını verdi.

 

SİBEL YALÇIN (ÖZLEM), 15 YAŞINDA BİR DİRENİŞÇİ, 18 YAŞINDA KAHRAMAN BİR GENÇ KIZ

Türk milliyetinden. Orta halli bir ailenin kızı olarak Ankara’da büyüdü.

Daha çocuk yaşlarda faşizmin çirkin yüzüyle tanıştı. 14 yaşındaydı... Ağabeyini Ankara işkencecileri gözaltına almış ve ailesine yakınlarına baskı yapıp teslim almak istiyorlardı. Bu nedenle kardeşi 14 yaşındaki Sibel’i getirerek ağabeyini teşhis etmesini istediler. Sibel 14 yaşında ama tecrübeli bir devrimcinin kararlılığı ve olgunluğuyla “hayır ben bunu tanımıyorum” dedi. Yetinmediler. Devam etti işkenceciler... O gün anneleri ölmüştü. Ağabeyinin moralini bozmak için Sibel’in yanında “bugün annen de öldü” dediler... 14 yaşındaki Sibel düşmanın taktiğini anlıyordu. Hayır yalan söylüyorsunuz, annem sadece hasta dedi. Ağabeyine moral vermek ve “sen diren, biz seninle birlikteyiz” demek istiyordu. İşkenceciler 14 yaşındaki bu çocuğun cevaplarından aşağılanmış, çılgına dönmüşlerdi. Sibel, işkence merkezini ve direnmeyi görmüş ve birdenbire büyümüştü. O bir devrimciydi artık.

Örgütlü olmak, devrim için daha çok çalışmak hatta herşeyini devrime vermek istiyordu. 1992 Nisanı’nda örgütümüzle tanıştı. Cesur, düşmana kinle doluydu engin bir halk sevgisi ve genç yaşına rağmen olgunluğuyla dikkat çekti. 1992’de bir eylemden sonra gözaltına alındı. 15 yaşındaydı. İşkence gördü. Ama o, daha 14 yaşında düşmanlarını tanımıştı, nasıl direnilmesi gerektiğini görmüştü, 15 yaşında gördüklerini, öğrendiklerini uygulama sırası ondaydı. Düşmanla dişe diş bir savaşın sürdürülmesi gerektiğini ve bu savaşta kararsızlığına, uzlaşmacılığa yer olmadığını biliyordu. Kararlı olan kazanacaktı. Düşman ona saldırdığında o da saldırdı. Hiçbir kararlarına uymadı. Direndi ve kazandı. Yaşı küçüktü. Ama, sadece polise saldırdığından dolayı 15 gün gözaltında tutuldu. İşkenceciler intikam alıyordu.

Sibel büyüyordu. Daha ciddi görevler almaya başladı. Bir kurye örgütlenmesinde yer aldı. Zeki, yaratıcı, pratik ve cesurdu. Devrimcileşmede, hareketi tanımada henüz çok yeni olan Sibel, bu süreçte darbe ihanetini yaşadı. Darbeciler O’nu uzun sayılabilecek bir süre insanların güvenliği adına, devrimcilik adına herkesden sakladılar. Gerçeği görmesini istemiyorlardı. Gençti. Teorik olarak birçok şeyi kavrayamıyordu. Ama devrimciydi. Paylaşımcıydı. Yoldaşlığın ne demek olduğunu öğrenmişti. Darbeciler ise devrimcilere hiç benzemiyordu. Kendi ifadesiyle “...onlarla birlikteydim ama devrimin dışında hissediyorum kendimi” diyordu. Sağduyusu, devrimciliği kavrayış şekli ve yoldaşlık anlayışı O’nu yeniden harekete getirdi. Darbecilik pisliğine bulaşmaktan dolayı kendini affedemiyordu. Artık büyümüştü. Boşa geçen zamanı tüm öfkesini düşmanla savaşarak akıtmak istiyordu. “partime layık olmak istiyorum, merak etmeyin, yüzünüzü kara çıkartmayacağım” diyordu. Bu sözler, eyleme gitmeden önce sorumlu yoldaşlarına söylediği son sözlerdi. Aslında o, yüzümüzü hiç kara çıkartmamıştı. Darbecilik pisliğine bulaştığında da gerçekte suçlu olan o değil, genç yaşta O’nun beynine kendi pisliklerini yerleştirmek isteyenlerdi. Bu pislikleri gördüğünde hareketine dönmekte geçikmedi. O halkımızın, devrimin, yoldaşlık ilişkilerinin, kahramanlığın değerlerini kendinde toplamış bir savaşçıydı.

“Layık olacağım” derken hesapsız ve içtendi. Büyük bir iradeyi, büyük bir ahlakı, halkımızın en olumlu değerlerini kendisinde toplamıştı. “Biz Şeyh Bedrettinlerin, Kaygusuz Abdalların soyundan geliyoruz, On’lar gibi olmalıyız” diyordu. Devrimci Halk Kurtuluş Partisi Cephesi’nin savaşçısıydı. Halkın iradesini temsil ediyordu. Komutandı. Yoldaşlarının güvenliği O’na aitti. Halkımızın, şehitlerimizin ve bütün dünyanın gözleri O’nun üzerindeydi. Yoldaşlarını kurtarmış, faşist kuşatma altında yalnızdı. Kusursuzdu.

Özlem Kılıç yoldaşı gibi 18 yaşındaydı. O üzerine düşen herşeyi fazlasıyla yapmış, yapmaktan öte bir destan yaratmıştı. Kendisinin, şehit yoldaşlarından aldığı bayrağı başka yoldaşlarının da kendisinden alacağından hiçbir kuşku duymadan, halkın kurtuluşunun Devrimci Halk Kurtuluş Parti- Cephesi’nin önderliğiyle sağlanacağına inanarak

“YAŞASIN DEVRİMCİ HALK KURTULUŞ PARTİSİ

YAŞASIN DEVRİMCİ HALK KURTULUŞ CEPHESİ”

sloganlarıyla şehit yoldaşlarıyla buluştu.

 

(Yukarıdaki özgeçmiş 9 Haziran 1995 tarihli 14 Nolu DHKC Bülteni’nden alınmıştır.)

 

 

Hakkında Daha Geniş Bilgi İçin...

 

Yoldaşları, yakınları Sibel YALÇIN’ı Anlatıyor:

 

Geri